Zamana direnmek dediğimiz olgunun kağıda sirayet etmiş şeklini bugün dergilerde görüyoruz. Uzun soluklu bir yaşama isteğinin insan ruhunda uyandırdığı o gizemli arayışı zaman zaman kaybettiğimiz yıllar oldu. Hepimiz belki de varolabilmek adına zamanın eleğinden geçip bugünlere geldik. Türkiye’de edebiyat dergiciliğinin maceraları anlatmakla bitmez. Bütün dergiler varlıklarını bir geçmişle hemhal kılmak isterler. Gelecekle ilgili hemen hepsinin gördüğü büyük rüyalar vardır. Yedi İklim ailesi olarak bizler 1987 yılından beri fasılasız şekilde yolculuğumuzu devam ettirdiğimiz gibi gelecekte de bu ısrarlı yürüyüşümüzü sürdüreceğiz inşallah. Şiarımız İslam medeniyeti, kültürü, sanatı ve edebiyatıyla yoğrulmuş durumda çünkü. Kadim bir dinin; zamana direnen, uzun soluklu, aynı zamanda adalet, hakkaniyet ve liyakat mayasını taşıyoruz zira. Dergimiz mütevazı ve derviş kişiliğiyle dikkatleri çeken Ali Haydar Haksal yönetiminde geleceğe emin adımlarla ilerliyor.
Bir derginin ayaklarının bastığı yer ne kadar sağlamsa söylediği söz de o kadar sağlam oluyor haliyle. Yedi İklim geçmişten günümüze kendisini konumlandırdığı yer itibarıyla bunu sağlayan nadide dergilerden birisi. Hakikati ıskalamadan, söylediği sözün kıymetini bilircesine dergiciliğin belki de en önemli işlevlerinden biri olan toplumun önünde olma, topluma bir şeyler söyleme ve hakkın savunuculuğu yapma düsturunu zor zamanlarda da söyleme cesaretini hâlâ koruyor.
Mehmet Âkif’in;
''hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim
inan ki, her ne demişsem görüp de söylemişim.”
Dediği zamanlardan bugünlere geldik. Sırat-ı Müstakim’den Sebilürreşad’a uzanan soluksuz yolculuğunda Âkif ne söylemişse inanarak söylemiştir. İnanmadığı hiçbir şeyi hayal etmeyecek kadar fikri namusu olan bir münevverin ayak izlerini takip eden Yedi İklim bugün hür düşünceyi derginin ana izleğine oturtmuştur. Büyük İslam Medeniyetinin bakiyesini yüklenmiş olan dergiler elbette büyük söyleyeceklerdir. Elbette söyledikleri sözlerden sorumlu olacaklar ve söyledikleri sözlerin ağırlığını bileceklerdir. Söyleyecek sözü olmayanların ya da sözü hakikatten ayıranların tarih sahnesinden birer birer çekildiği günümüzde Yedi İklim her türlü belleği ve izleği inancın zirvesine hakkıyla taşıyabilmiştir.
Eğer inandığınız bir davanız varsa, bu davanın inanmışlığı size bütün kapıları açacaktır. Yeter ki inancınızda samimi olun. Biz bu samimiyet içindeyiz. Her türlü gösterişten, suni teneffüsten, medyatik pohpohlamalardan beriyiz. Yapay argümanlara başvurmadık hiçbir zaman. Haksız olduğunu bile göre hiçbir erkin, otoritenin yanında olmadık. Tersine karşısında durduk. Baskılara, hilelere rağmen dimdik ayakta kaldık. Nasıl Büyük Doğu toplum vicdanında Necip Fazıl’ın kendisiyse, Yedi İklim de toplum vicdanında güzel insan Ali Haydar Haksal’la birlikte kalem arkadaşlarının karşılığı olmuştur. Üstad Necip Fazıl; yıllarca inandığı bir davayı, yine inandığı sözlerle yeniden inanmış kalabalıklara anlattı durdu. Korkmadı, yılmadı, zor zamanlarda söyledi, konuştu. Toplumun önünde oldu. Toplumdan ayrışmadı. Topluma yüz çevirmedi. Bildiklerini, bildiği doğrulardan ayrılmadan, dosdoğru şekilde anlattı. Büyük Doğu’nun, onun özelinde Necip Fazıl’ın büyük kitleler tarafından okunup sevilmesinin en büyük vesilesidir bu. Samimi olmak ve inandığını söylemek. İnandığınızı söylediğinizde zaten varoluyorsunuz.
Varolabilmek için dirilmek gerektiğini elbette biliyoruz. İnsana, insanın ruhuna, topluma, toplumun kalbine, hayatla, insanla iç içe geçmiş her şeye dokunmak için önce dirilmek gerektiğini bizler de söylüyoruz. Kadim devletlerin ruhlarını hiç kaybetmediklerine, büyük bir nefesin bedenlerine ruhunu üflediğinde dirilişin gerçekleşeceğine inancımız tam. İnancımız yüce ruhlarımızın verdiği sözde biat ettiğidir. Sözümüzü dün tuttuğumuz, bugün tutuyor olmamız gibi yarın da tutacağız inşallah. Çünkü söz vermişiz. Hem inandıklarımıza, hem kendimize, hem de bize inananlara söz vermişiz. Nefsimizi bu uğurda silmişiz.Tek amacımız söz verdiğimiz ruha kavuşmak.Bunun için mücadele ediyor, bu vesileyle hakkın doruklarını özlemle anıyoruz. Üstad Sezai Karakoç’un dün Diriliş’te arz ettiği İslam Medeniyetini, Yitik Cennet’ini, Gül Muştusu’nu, Taha’sını bugün Yedi iklim olarak, Diriliş Neslinin fertleri biz yapmak istiyoruz.Amentümüz bu yönde; gayretimiz, içtihadımız, çabamız, direnişimiz, utkumuz hep bu minvalde. Söz verdiğimiz ruhlarımızla dörtnala koşmak, gönenmek istiyoruz. Dünyanın ışıltısına aldanmadan, renkli hayaller kurmadan, kim olduğumuzu bilerek kendimizden emin adımlarla yürümek istiyoruz. Yürüyüşümüzün Yedi İklim boyunca sürmesini bekliyoruz. Muştumuz, inancımızı gürültü patırtı yapmadan, sade bir lisanla söylemek. Muştumuz kırıp dökmeden toplumu kuşatmak.Muştumuz insanın acz içinde olduğunu bilerek, hadsiz hudutsuz değil, hadli ve hudutlu bir şekilde söylemek.
İslamî bir dille insanımıza hürmetle söylemek istiyoruz söyleyeceklerimizi. Evrenselliğimizi hayatın bütün alanlarına aksettirebilmek için edebiyatın tüm dallarında söz ve yazı hakkımızı mahfuz tutuyoruz. Şiir, hikaye, deneme, eleştiri, söyleşivb. türlerde söyleyeceklerimizin sorumluğunun farkındayız tabii ki de.
“Hayatın hiçbir alanında istikametinizi kaybetmeyin.” diyen Usta Nuri Pakdil’i hiç şaşırtmadık. Edebiyat’ı sadece okumadık onu hem söylememize hem de eylemimize kattık. Matbuat aleminin karmaşıklığı içinde kaybolmadan bütün coğrafyamıza seslenmeyi kendimize bir görev addettik. Kudüs’ü, Şam’ı, İstanbul’u, Mekke’yi, Medine’yi ve daha birçok İslam beldesini yurt tuttuk. Ötelerden, ta ötelerden; Afganistan’dan Cezayir’e, Maraş’tan Viyana’ya tüm dünya coğrafyasına hakkı, hakikati getirmeyi amaçlayan ve bu uğurda Müslümanın sahip olması gereken ilke ve prensipleri bize hatırlatan güzel ve zarif insan Cahit Zarifoğlu’nun Mavera’sını kendimize rehber edindik.İslam’ın bütün renklerini ve güzelliklerini, sahih ve kavi Müslüman olabilmenin yollarını bize gösterdiği için hepsine müteşekkiriz.
Yönelişler’imiz hep İslam’a ve İslam’ın onayladığı değerlere oldu. Bu uğurda taviz vermedik. Sanatımızı gözde insan Ebubekir Eroğlu’nun durduğu yerden devralıp bugüne geldik. Bugün artık dünyanın yedi rengiyle boyandığımızı, cihanın yedi kıtasını düşlediğimizi aktarmak umuduyla Yedi İklim çıktı meydana. Aldığımız bakiye ve mirasın bilinci içinde tüm zamanların sesi olmakta kararlıyız. Duygu ve düşünce boyutlarımızı İslam güneşiyle aydınlatmayı arzuluyoruz doğal olarak. Toprağı, mekanı, insanı, hayatı, evreni bereketlendirmeyi diliyoruz. Bunları gerçekleştirmenin yollarını bulmak bütün uğraşımız. Kültür, sanat, edebiyat ve medeniyet istikametimizi bozmadan öncülerimizin yolundan yürümek nihâî hedefimiz. Sırat-i Müstakim’den Sebilürreşad’a, oradan Büyük Doğu’ya, Diriliş’e, Edebiyat’a, Mavera’ya, Yönelişler’e kadar uzunan bir geçmişin varlığını kaim kılmak Yedi İklim’in yazın hayatında yapacağı en büyük hizmet olacaktır.
Bundan kuşkunuz olmasın. Selam ve dua ile yaşayınız.
ABONELİK
Yıllık abonelik için tıklayın
Geçmişe dönük sayılar adresinize postalanır.